Dahilerin Liderlik Sırları




Einstein
Einstein bir yaz günü tek başına bir tepede otururken hayalinde güneş ışığına binmişti. Evrenin en uzak köşelerine giderek saatlerce dolaşıp geri geldi zihinsel dünyasında. Ve bu yolculukta bazı sonuçlara ulaştı. Bunu teyid etmek için güneşin başka bir yöndeki ışığına bindi ve evrendeki yolculuğuna başladı. Bu gezinti aylarca, yıllarca sürdü. Bu arada laboratuvarındaki araştırmaları da hummalı bir zihinsel ve fiziksel faaliyet içinde devam ediyordu. Laboratuvar araştırmalarını ve hayallerini birleştirerek yani sol ve sağ beyin aktivesi ve işbirliğiyle bir sonuca vardı: “Evren kıvrımlı ve sonludur.” Bu teorisini geliştirmesinde günlük düşünsel gezilerinin payı büyüktür. Hatta rüyalarında bile bu sonucu yaşamıştı. Düzenli olarak günde 1 saat hayal koltuğuna oturan Einstein, kurduğu hayal oyunlarıyla birçok buluşunu ve teorisini bilim dünyasına sundu. Burada da her iki beyin devredeydi.
Birçoğunuz Einstein’ın sol beyin ağırlıklı (matematik-mantık) düşündüğünü söyler; ama gerçeğin hiç de öyle olmadığını yukarıdaki satırlardan anladınız. Her iki beyni gerektiği yerde kullanan bir dahi var karşımızda. Özellikle üretkenlik, buluşçuluk ve sezgi ağırlıklı sağ beyni için özel bir saati sektirmeden ayıracak kadar disiplinli ve bilinçli bir Einstein var sahnede.



Fatih Sultan Mehmet
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u almak için her türlü planı ve hazırlığı yapmıştı. Hiç hesap etmediği engeller onun azmini kıramadı. Bizanslıların Haliç’e zincir germesiyle Osmanlı gemilerinin önü bir anda kesilmişti. Sanki bütün umutlar yok olmuştu. Bunca hazırlık boşuna mı gidecekti? Elbette hayır! İşte o an Fatih Sultan Mehmet’in zihninde sezgi ağırlıklı sağ lob ve üretken zeka devreye girdi. Sol lob ile sağ lob hiç durmak bilmeyen bir sohbete başladı. Corpus collosumda (beynin her iki lobu arasındaki bilgi iletişimini sağlayan sinir ağlarından oluşan yapı) inanılmaz bir trafik sözkonusuydu. Kalıplar kırılmış, tekdüzelikten uzak bir düşünme süreci başlamıştı en başta ki gibi... Ama şimdi çok daha yoğun ve hızlı bir trafik vardı. Dehanın ateşlendiği, sezgisel gücün hayata geçirildiği andı bu. Her iki beyin birlikte çalışarak müthiş bir sinerji oluştu, zihinsel potansiyel en yüksek seviyeye çıkmıştı. Kararlılığı ve azmi bitmez tükenmez bir liderdi Fatih. Önce zihninde, daha sonra da gerçekte gemileri karada yürüterek imkansız ve sıra dışı görülen bu hadise tarihte bir ilk olarak kayıtlara geçti. Gemiler bir gecede Kasımpaşa’dan Haliç’e indirildi. Bir çağ kapandı ve yeni bir çağ başladı.



Arşimed
Arşimed hamamda iken tasın suda batmadığını gözlemleyince suyun kaldırma kuvvetini önce sağ beyninde imgelemiş, daha sonra sol beyniyle bu teorisini bilimsel olarak ispat etmiştir. Her iki beynin işbirliği bu buluşun gerçekleşmesinde temeldir.



Leonardo Da Vinci
O bir matematikçi ve doktor, o bir mühendis ve heykeltraş, o bir ressam ve müzisyen idi. Daha ne olsun değil mi? Beyninin her iki lobunu eş zamanlı kullanabilen tarihin en büyük dahisi olarak kabul ediliyor. Hem sol eliyle hem de sağ eliyle yazı yazabiliyor ve her türlü işi yapabiliyordu. Bu büyük dahi Leonardo Da Vinci’dir.

Tarihte büyük sıçramalar yapanlar, beynin her iki lobunu da birlikte kullanan insanlardır. İki lob arasında muhteşem bir diyalog gerçekleşir. Sağ ve sol lob âdeta tek yumurta ikizi gibidir. Mantık, matematik, sezgi ve hayâl el ele yürümeli ve birbirini tamamlamalıdır. Yoksa günümüzün çaresiz insan portresi karşımıza çıkacaktır.
Hayâl gücü, ekzantrik fikirler oluşturma, düşünülmeyeni düşünebilme insan zihninin üretkenliğini açığa çıkarır. Bu sebeple sağ lobun devreye sokulması gerekiyor. Bu tarz düşünen insanlarda duyusal keskinlik, üretken ve duygusal zekâ devreye girerek farkı meydana getiriyor. Matematik ve mantık işlemlerini yapabilen makinaları yaptık: Bilgisayarlar… Duygusal zekâ ve üretken düşünce ise sadece insanda var.
Ne ilginçtir ki dünyanın en iyi bilgisayarından binlerce kat güçlü olan beynimizi her iki lobuyla dengeli kullanabilmekten aciziz, tembeliz. Ve “benim beynim süper” diyerek hava atanlar havalarını alıyorlar, bilsinler! Televizyonun önünde amaçsızca oturup zaman öldürenler(!) yavaş yavaş öldüklerinin farkında bile değiller. 20’li yaşlarda ölüp 60’lı yaşlarda gömülmek istemiyorsanız kendini bilen, yeteneklerinin farkına varan, daima bir keşif ile öğrenmeye ve gelişmeye devam eden bir birey olun. Her iki beyninizi dengeli kullanan bir insan olmanın yollarını merakla, heyecanla arayın, öğrenin, sorun, anlatın, araştırın, yazın, uygulayın ve içselleştirin. Seminer ve kurslara katılın. Çünkü böyle bir etkinlikte farkına varmadığınız birçok bilgiye ulaşma şansınız var. Bazen bir seminer 100 kitap okumuş gibi etki bırakabiliyor kişide. Bu fırsatı kaçırmayın! Yatakta amaçsızca saatlerini öldüren bir insan olmaktan azat edin kendinizi. Dolayısıyla kendinizi (Kendine değer vermeyen insanın çevresine faydalı olabileceğini düşünüyor musunuz?) ailenizi ve bu ülkeyi seviyorsanız ne yapacağınız ile ilgili şimdiden düşünün. Vesselam çalışalım, okuyalım ve aksiyon adamı olalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder