Bundan tam 13 yıl önce enflasyonun %150'ye ulaştığı bir dönemde bakliyat ürünlerinde "ucuzluk kampanyası" başlatarak zamlara adeta 'Don Kişot" ruhuyla meydan okuyan cesur bir işadamı, bakliyat piyasasının 'Dev Yürekli Patronu' Mehmet Reis.
Ticari yaşamına 7 yaşında bardak yıkayarak başlayan Reis Gıda AŞ.'nin sahibi Mehmet Reis şimdi 53 yaşında ve Amerika'ya ihracat yapan bir şirketin sahibi. Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk kez 1994 yılında sabit fiyat uygulamasını Mehmet Reis Don Kişotluk ruhuyla enflasyon % 110'lar civarında iken yaptı.
"Mazaret Başarının Yerini Tutmaz"
Mehmet Reis: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 3 sınıfta ekonomik şartlar nedeniyle bırakmak zorunda kaldım. Ama şunu söylemek isterim mazaret başarının yerini tutmaz. Hukuk fakültesinden ayrılıp diplomamı duvara asmak isterdim, bir hakim veya savcı olmak isterdim. Ama ben bugün 5 bine yakın çiftçinin ürününü değerlendiriyor, binin üzerindeki ailenin geçimini sağlıyorum. Bu benim için çok önemli. İlk başlangıç noktam babamın vermiş olduğu disiplini aynı şekilde uygulamam ve onun söylemiş olduğu sözlerden dışarı çıkmamak oldu. Babam 1976 yılında vefat etti, 2010 yılındayız ben hala babamın bana yazdığı mektupları okuyorum.
Mehmet Reis: Babam çok disiplinli ve katı kuralları olan bir adamdı. 'Oğlum işten artmaz, dişten artar' derdi. Onun nüfus cüzdanında bir yazı vardı;' Şu çeşmenin haline bak su içecek tası yok, kırma kimsenin kalbini yapacak ustası yok'. Ben bunu anlatırken her defasında tüylerim ürperir. Katı bir babanın bu şekilde bir yüreğinin olması şaşırtıcı değil mi? İşte ben hala o yüreği muhafaza etmeye çalışıyorum. Ben hayatta hep dik durmaya çalıştım. İnebolu'da 7 yaşında çay bardağı yıkarken, boyum yetmediği için altına portakal sandığı koyardım. Garsonluk yaptım. Tırmıkla kumları temizledim.
İş için, aş için, ekmek için, okul için, eğitim için Samsun'dan İstanbul'a geldim. Gittiğim yerde garsonluk yapmaya başladım. Daha sonra, gıda borsası olan Unkapanı piyasasında bir yerde hem muhasebeci, hem de ürün pazarlamacısı hem de satıcı olarak girdim. İnanın Unkapanı'ndan Beyazıt'a Süleymaniye'den koşarak çıkıyordum. Pratik derslere yetişmek için. Hem okula ürün satıyorum, hem sabahtan öğleye kadar Unkapanı'ndaki o ticarethanede çalışıyorum. Öğleden sonra fakülteye gidiyorum, okuldan çıkıyorum tekrar şirkete geliyorum, oranın temizliğini yapıyorum, oradan çıktıktan sonrada Hırka-i Şerif Camii'nin orada taksi şoförlüğü yapıyorum. Derler ya bir koltukta bir karpuz, hayır, bir koltukta onlarca karpuz taşıyordum. Ben ezilen bir insandım.
Ayağımda lastik, sırtımda babamın gömlekleriyle gezerken kolları uzun geldiği için çevredekiler benimle alay ederlerdi. O günlerde ben güçlü olmaya karar verdim. İstanbul'a geldim Unkapanı'ndaki piyasayı gördüm. 7 yıl o piyasada asgari ücretle çalıştım. Bu zaman içinde edindiğim bilgiler, kazandığım tecrübe ve bana olan güvenle; cebimde sıfır kuruşla, ödünç bir masa ve ödünç bir telefonla iş hayatına atıldım. Tarih 11 Kasım 1981... Bu yıl benim hayatımın dönüm noktasıdır. Aslında 11 Kasım benim için çok özeldir. 11 Kasım işimi kurdum, 11 Kasım'da evlendim ve çok sevdiğim eşimin doğum günüdür. Bir çuval pirinç aldım sattım parasını ödedim yine bir çuval aldım sattım parasını ödedim. 1981'den 1993'e kadar Ahmet Çanakçılı diye bir ağabeyimizin pirinç fabrikası vardı benim sırtımda ceketim yokken bana güvendi onun ürünlerini satmaya başladım. 1993 yılında aile şirketi olduk, sonra da anonim şirketi kuruldu. Ve o günden bu güne kadar 'Reis' olarak geldi. Ama şunu söyleyeyim ben hiçbir zaman geçmişimi unutmadım. Yaşadıklarımdan hiçbir zaman yüksünmedim. Her yerde gönül rahatlığı ile anlattım. Onlardan geçmeseydim bugün bu şartlara gelemezdim. Başarının yolu çok dardır. Başarısızlık yolu çok geniştir. Küçükken bizim orda bir sinema vardı parasızlıktan gidemiyordum. Daha sonra ben o sinema binasını aldım. Oturdum film seyrettim ve bir müddet sonra da sattım.
"Herkesin Gittiği Yoldan Gitmeyeceksin"
Mehmet Reis: Ben 1993 yılında şu kararı verdim: Ya markalaşacaksınız ya da farklılaşacaksınız. İkisinden birini yapmazsanız ticaret hayatınız başarılı olamaz. Ve herkesin gittiği yoldan gitmeyecekseniz. Ben ilklere imza atmayı çok seviyorum. Ama tabii ki, başarının yanında şans da olması gerekiyor. Hiçbir zaman çok çalıştım da oldu demedim. Çünkü Allahın insana yardım etmesi lazım. Ama şansta çalışanın yanında oluyor. Başarı böyle elde ediliyor. Kısmet hiçbir zaman ayağa gelmez. Bir de at yarışlarında dizgin çekilmez. 1981 de ticarete atıldığım zaman büyük balık küçük balığı yer derlerdi, bizim gıda sektöründe de kurtlar vardı. Nasıl çalışabileceğimi düşündüm. Kamyon gelirdi 120 kg'lık çuvallar vardı, hammaliye ödemeyeyim diye giderdim pirinci kendim indirirdim. 3-4 tane pantolon patlatırdım. Ben de Pazar günü istirahat edebilirdim. Ama rekabet edebilmem için karım olan hamaliye parasını vermemek için kendim indiriyordum.
Eğer siz hayatın üzerine giderseniz inanın hayat size çok şeyler sunuyor. Üzerine gitmeyi de bilmek lazım. Pes etmek yok. Ben 1993' ten beri 600 tane öğrenciye burs imkanı tanıdım. İnanın benim köşede kalan bir paramda yoktur. Ekonomik krizler oldu ben bankadan faizle para aldım çocukların gününde parasını yatırdım. Şehit ailelerine, sokak çocuklarına, kadın sığınma evlerine, bedensel ve zihinsel engellilere sürekli destek olmaya çalıştım. Bu sektörde vergi dalında 1991-92-93 yıllarında takdir beratı aldım. İstanbul ticaret odasının en yüksek derecede vergi ödeyenler listesinde bronz madalya aldım. Ve 2009 da Marmara Kurumlar, Türkiye'nin en büyük vergi dairelerinden biri ilk 100'e girdim. Eğer bunlar Türkiye'mde yerinde kullanılıyorsa helali hoş olsun.
"Sarımsak Fabrikası 5 Yıl Zarar Etti"
Mehmet Reis: Bunun yanısıra Taşkök'te sarımsak fabrikası kurduk, bu da sosyal sorumluluktur. 2000 yılına kadar oradaki sarımsak üreticileri ürünlerini nehire, ırmaklara döküyordu. Ben bugüne kadar devletten ne destek ne teşvik aldım, bunu altını çizerek söylüyorum. 0 fabrika 5 yıl zarar etti ama direndik. Ve bugün Taşkök'te sarımsak ırmaklara dökülmüyor. Bunun yanısıra doğduğum yere Karadeniz'in bir ilçesi olan İnebolu'ya yatırım yaptık. Belediyenin 2530 yıl önce yaptığı yerleri 65 kişi bir araya gelerek aldık, orayı turizm merkezi haline getirdik. Şimdi yazın orada yer bulamazsınız. Üniversitelerde konferans veriyorum, çocuklara yarının arayışları için şunu söylüyorum; ticareti bilin, öğrenin. Ekonomiyi öğrenin. Diş Hekimliği Fakültesi'nden çıksanız, diş hekimi olacaksınız. Muayenehane açsanız, ticareti bilmezseniz muayenehaneyi batırırsınız. Bilgisayarı bileceksiniz, muhasebeyi bileceksiniz. Şimdi yabancı dil bile 6. sıraya düştü. Ben patron kelimesinden nefret ederim, kabul de etmem. Bende bu işte çalışan bu işin hamallığını yapan birisiyim. Maalesef Türkiye'de iş adamları vicdani sızlamadan, yüzleri kızarmadan, üretim yapıyorlar. Türkiye'de sadece maalesef para kazanmak var. Her şey paraya odaklanmış.
"Benim Herşeyim Marka"
Mehmet Reis: Reis'in bugün marka değeri çok yüksek. Benim herşeyim marka. Ben markama yatırım yapıyorum. Bugün 'maddi durumunuz nasıl' diye sordukları zaman benim için maddiyat önemli değil' diyorum. Bir iş adamı için en önemli şey kredibilitedir. Ben bugün 'Antep'ten 10 kamyon mercimek, Urfa'dan 5 kamyon bulgur, Nevşehir'den 3 kamyon nohut, Konya'dan 4 kamyon fasulye, Trakya'dan 10 kamyon pirinç, Gönen'den 5 kamyon pirinç' dediğim zaman bir anda buraya 500 ton ürün getirtebiliyorsam 'ne mutlu bana'. Devletten bugüne kadar hiçbir kredi ya da teşvik almamama rağmen, bugün bankalarda imzama kredi veriliyorsa veya hiçbir çeki 1981 'den beri dönmediyse, sözünün eri olmaksa bence en büyük sermayedir. Önemli olan alın açıklığıyla yürüyebilmektir. Ben bunu babamdan aldım.
"Yeni Dede Oldum"
Mehmet Reis: 1981 yılında evlendim. Çok evcimen bir insanım. İş benim hobim, dinlencem. Sabah en geç 6 kalkıp, ormanda 45 dakika bir yürüyüş yapıyorum. Orada köpeklerim var, onları seviyorum. Güvercinlerim var, onlar benim hayata bağlantım. Şimdi artık cumartesi günleri de akşama kadar çalışıyorum ama Pazar günleri çocuklarımla beraberim. 2 tane kızım var. Büyük kızım yeni doğum yaptı. Dede oldum. Kızım benimle beraber çalışıyor, kendi karar verdi. Ama 7 yaşından beri ben ikisini de getiriyorum işe. Burada neler yapıldığını görüyorlar. Diğer kızım halkla ilişkiler son sınıfta. Şunu söyleyeyim ki, ben çocuklarım için işimi kurmadım ve onlar bu bayrağı taşıyacak diye de düşünmedim.
Ben 1980 yılından beri Türkiye'de tarımla ilgili sorunları hep aktarmaya çalıştım. Kenan Evren'den başlayarak bugüne kadar bütün cumhurbaşkanlarımıza , bütün başbakanlara, tarım bakanlıklarına ülkemin tarımla ilgili sorunları ve çözüm önerilerini getirdim. Yıllardır bu sektörün sorunlarını ve tarımla ilgili ve ekonomiyle ilgili sorunları anlatırken sadece tek bir amacım oldu. Türkiye'nin refah seviyesi yüksek olsun. Tüketiciyi düşündüm. Üreticiyi düşündüm, ürettiği üründen alın terinin karşılığını alsın diye. Ben ne bir taraf ne de bir siyasi partinin arka bahçesi oldum.
Kaynak; www.yaşadıkça.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder